Resesyon, bir ekonomik sakinlik devridir ve ekseriyetle iki ardışık çeyreklik devirde ekonomik faaliyetlerin (GSYİH) azalmasıyla tanımlanır. Resesyon, ekonomik aktivitelerdeki sakinlik, işsizlik oranlarında artış ve çoklukla düşen mal ve hizmet fiyatları üzere başka olumsuz ekonomik faktörlerle birlikte gelir.
Resesyon, işletmelerin karlılığı ve gelirleri azaldığında, tüketicilerin harcamalarının azaldığında, işsizliğin arttığında, kredi şartlarının sıkılaştığında ve genel olarak ekonomik faaliyetlerin yavaşladığı periyotlarda ortaya çıkabilir.
Resesyon, çoklukla ekonomik faaliyetlerdeki sakinliğin uzun vadeli bir formda devam etmesi durumunda, daha derin bir ekonomik krize dönüşebilir. Resesyon periyotlarında hükümetler, merkez bankaları ve öteki finansal kurumlar, ekonomiyi canlandırmak ve sakinliği azaltmak için farklı ekonomik siyasetler uygularlar.
Resesyon, ekonomik aktivitenin azaldığı ve işsizlik oranlarının yükseldiği bir devir olduğu için, birçok bölüm ve birey olumsuz etkilenir. Fakat, resesyon periyotları, ekonomik faaliyetlerin tekrar canlandırılması ve gelecekteki büyüme için birtakım fırsatlar da sunabilir.
Eski ABD Hazine Bakanı Lawrence Summers, bir dizi zayıf ekonomik göstergenin akabinde ABD’de resesyon mümkünlüğünün arttığını ve Amerika Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırım serisinin sonuna yaklaştığını söyledi. Bloomberg TV’ye konuian Summers, “Mevcut sıkılaştırma döngüsünün çok geç devrelerinde olduğumuz epeyce açık” dedi. Bir sonraki kararı 3 Mayıs’ta olacak olan Fed siyaset yapıcıları hakkında, “Başka bir atağın gerekli olup olmayacağına bakılmaksızın, son ana kadar beklemeleri gerekir” dedi. Harvard Üniversitesi profesörü Summers, “Kredilerde değerli ölçüde daralma olduğu hissine kapılıyoruz. Bu noktada sakinlik olasılıkları artıyor. Fed’in önünde çok güç kararlar ve çok fazla iki taraflı risk var” dedi ve ekledi: “Bu iki taraflı riskler iktisadın çok ısınmasının sonuçlarını yansıtıyor.”
Uzmanlar, şayet bu sene içinde Fed faizleri bir ya da iki 25 baz puan daha artırırsa, iktisatta resesyonun kaçınılmaz olduğunu vurgulamaktalar; kredilerdeki sakinliğin enflasyonu körüklemesi halinde krizin daha da derinleşeceğini beklemekteler.
